KÜÇÜKYÜREĞİLDE BİRGÜN
 
 



KÜÇÜKYÜREĞİLDE BİR GÜN
       Seher vaktiyle başlar günümüz Küçükyüreğilde. İlk olarak evin büyükleri uyanır ve hayvanların bakımını yapmak için ahıra giderler. Sabahın erken saatlerinde çatıları, harmanları, yolları  çiğ kaplamıştır. Biraz sonra tüm güzelliğiyle güneş yüzünü gösterir koyaklardan. Sabahın ilk saatlerinde serçe sesleri, sığırcık sesleri, inek sesleri ve çatılardan damlayan su sesleri birbirine karışır. Adeta güzel bir türkü gibi kulaklarının pasını alır.
 
        Sabahın o erken saatlerinde köyümüzün hamarat, emektar anaları sobalarını yakar. Mis gibi kömbeleri pişirir. Kahvaltıda yüzde yüz doğal besinlerin, çökeleğin, peynirin, kaymağın, tereyağının hası olur. Ayrıca yeni demlenmiş bir çay ve bunun yanına bir de sabahın o hoş kokusu eklenince köyün tadına doyum olmaz.
        Saat on gibi işi olmayanlar köyümüzün toplanma yeri olan caminin önünde toplanırlar ve burada oldukça keyifli bir sohbete başlarlar. Sohbetin konuları çoğu zaman aynıdır. Ya vatan kurtarılır ya askerlik anılarını anlatırlar ya da danadan dolpudan bahsederler. Maziden derinlemesine kesitler sunarlar. Sohbetlerin konusu bunlar olunca bir hayli dikkat çeker ve hayranlıkla dinlenir. Çünkü sonunda mutlaka ibretlik bir hadise vardır.     
       Tabi sohbetten bahsettik selam üzerin de de durmalıyız. Selam köyümüzde çok büyük bir öneme sahiptir. Köylülerimiz uzaktan birbirlerini görseler dahi ses duyulmayacağı için el sallarlar birbirlerine. Selamın yanı sıra ‘merhaba’ denilmesi de vardır köyümüzde. Topluluk yanına gelen kişi selam verdikten sonra merhaba yağmuruna tutulur. Çoğu zaman şaşırır bu kişi, kime karşılık vereceğini ve ‘cemaate rahmet’ diyerek kurtulur bu zor andan.
       Şöyle insanımızdan da kısaca bahsedecek olursak şunları söyleyebiliriz: Küçükyüreğil’in insanı güvenilir, samimi, dürüst, sözünde durur ve cana yakın insanlardır. Devletine ve milletine düşkün, Ay yıldızlı bayrağın altında yaşamaktan gurur duyan insanlardır. Ayrıca köyümüz insanının sohbeti seve seve dinlenir çünkü konuşmalarında Sivas şîvesini yüzde yüz yansıtırlar. Ellehamler, zaarlar havada uçuşur.   
       Öğle namazını müteakiben şöyle bir-iki saatlik sessizlik olur Yüreğilde. Bu vakitlerde köyün meydanını köpek ve tavuk sesleri doldurur. Taki ikindi namazına kadar. Namazla birlikte davarlar çıkmaya başlar. Kelek sesleri, köpek sesleri ve davar sesleriyle birlikte bir toz bulutu yükselir köyden.
       Akşam saat altı-yedi gibi yine bir telaş başlar (aslında köyün telaşı hiç bitmez!) sığırların gelme vaktidir çünkü. Bu vakitte bütün köy ahâli dışarıdadır. Kimisi inek arar, kimisi inekleri bağlar kimisi de sağar. Davarları olanlar da kuzuları emiştirir. Ayrıca bu vakitte ev halkının agresif olduğunu da unutmayalım. Özellikle de gelinler ve kaynanalar. Hani bir atasözümüz var ya ‘SEN AĞA, BEN AĞA, BU İNEĞİ KİM SAĞA’ o  her şeyi açıklıyor aslında. Ama kadınlara da hak vermiyor değiliz. Çünkü bütün evin yükü onların üzerindedir.
       Güneş son olarak Küçükyüreğil’i selamlayarak Şakirgil’in kayadan batmaya başlar. Güneşin batmasıyla hayatta durur köyümüzde. Çünkü büyüklerimizin anlattığına göre artık eskiden birbirlerine yapılan misafirlikler, köy odalarında yapılan sohbetler yoktur. Akşam olduğunda ise olmaz olasıca televizyon herkesi meşgul eder. 
 
     İhsan TAMER
      23/04/2009
      
      
www.ihsantamer58.tr.gg

 
 
 
kucukyuregil58.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol