GEÇMİŞE DAİR KÜÇÜKYÜREĞİL
 

GEÇMİŞE DAİR KÜÇÜKYÜREĞİL
   
      Böyle bir yazıyı kaleme almamdaki amaç her geçen gün gelişen, değişen ve yenileşen teknoloji dünyasıyla birlikte unutulmaya yüz tutan  oyunlarımızı, yaşantımızı  bir nebze de olsun anımsatmaktır. Bu vesileyle çocukluğunu K.Yüreğil Köyünde geçirmiş olanları az da olsa o günlere götürmüş olacağız. Bir düşünür der ki: ‘’İnsanın anavatanı çocukluğudur.’’ Şimdi bizlerde bu düşünürün dediği gibi anavatanımızı mevsimlere bölerek bir sene üzerinden   değerlendireceğiz.



İLKBAHAR
         İlkbahar her memlekette her yerde olduğu gibi bizim köyümüzde de özellikle çocuklar için sevinçle karşılanır. Çünkü bir kış boyunca Sivas’ın zemherisinde evde oturmaktan, oyun oynayamamaktan sıkılan çocuklar ilkbaharla birlikte artık eve girmez olurlar. İlkbahar mevsiminde K.Yüreğil havaların ısınmasıyla sevecenleşir. Kar erimeleriyle birlikte akmaya başlayan dereler, yeşermeye başlayan ağaçlar, otlar ve göcekler insana ayrı bir huzur ve ferahlık verir. O tertemiz otların rayihası, kuşların cıvıl cıvıl sesi baş döndürür.
        Böyle bir mevsimde çocukların durak yeri tabi ki caminin önüdür. Eğer caminin önü hafiften kurumuşsa en revaçta olan oyun mil oynamadır. Sabahtan akşama kadar bıkma usanma bilmeden, ellerinin çamuruna çatlamasına aldırmadan oyuna devam edilir. Hatta utulsa bile hiç  kimse gitmeyi istemez. Çünkü bağımlısı olunur oyunun. İlkbaharda yapılan tek faaliyet mil oynamak mıdır? Hayır. Köyümüzde göceklerin, yoncaların yeşermesi, kabarması demek mantarların çıkması demektir. Tarlalardan yoncalardan mantar toplanır, toplanan bu mantarlar yumurtayla pişirttirip afiyetle yenilir. Bu çocuklar için vazgeçilmez, tadına doyum olmaz bir yemek olur.
        Göceklerin tam olarak çıkmadığı veya çok az çıktığı tarlalarda ise tombul, yemlik ve tekesakalı toplamanın ayrı bir yeri var. Bu toplananlar  kimi zaman yıkanıp, çoğu zaman da yıkanmadan yenilir. Karların erimesi, tekesakalı, yemlik dedin mi?  Kangal kesmeyi ve çiğdem çiçeği toplamayı da unutmak olmaz. Çal çamur, yaş yağmur demeden, genellikle koyaklardan deste deste çiğdem çiçeği toplanır. Çiğdem çiçeğini yerken bütün yorgunluğunu unutursun.
 
       Bunun yanı sıra balık tutmaya ilkbahar mevsiminde başlanır, yazın da devam edilir. Tabi balık dediysek kova kova balık değil ya! bizim köyün altında ki özde sabahtan akşama kadar uğraşacaksın. Özde balıkları tutma yöntemi de biraz farlıdır  ya kürekle vuracaksın ya özü keseceksin ya da elinle tutacaksın. Haliyle bunların hepsini de yapsan   tutacağın balık sayısı üçü beşi geçmez. Yanına kalan tek kârı ise üstünün başının ıslanması ve yorgunluğundur. Ama gelin bunu bir de çocuklara sorun. Onlar için bambaşka bir duygudur.
      Bu mevsimde daracık harmanlarda veya okulda yaptığımız maçlar, çocukluğumuzun hiç de unutulacak taraflarından değil. Gerçi çoğu zaman kovulurduk. Ama ne yapalım bizim de oynayacak başka bir yerimiz yoktu. Şikayetimiz buradan gerekli idarî makamlara bildirilir.



YAZ
        Yaz mevsiminin gelmesiyle artık yavaş yavaş köy işleri  başlar. Bu mevsimde çocuklar mil oynamayı bırakır, işi olanlar tarlaya gider, olmayanlar ise köyümüzün plajı Danacıgil’in  havuzun yolunu tutar. Yazın o kavurucu sıcağında Danacıgil’in  havuz çocuklar için adeta kurtarıcıdır. Çimip ferahladıktan sonra yapılacak ilk iş rahmetli Alibaz emminin, Güllüğlün ,Ahmet emminin bahçesine girip cepleri doldurmak olur. İtiraf edeyim ki çoğunlukla izinsiz alınır meyveler. Bu vesileyle hepsinden  helallik istediğimizi belirtmeliyim.
       Yaz mevsimi köyümüzde iş mevsimidir. Çocukların da yaza özgü işleri vardır. Çocuklar genellikle hayvanlara bakarlar veya hayvanları yayarlar, yaydıkları hayvana göre kuzu uşağı, mal uşağı diye kategorilere ayrılırlar. Bu mevsimde azık alınır, danalar buzağılar öğlen eve gelmez, bayırda kalır. Irkî özelliklerinden olsa gerek açık hava çocukları da  açar, koca bir gün çocuklar için çabucak geçer. Bayırda ki oyunlarını ise mal çevirmesine bıçak saplamak, sulu yerlerde suyla oynamak veya ekinler yettiği için fürük ütmek oluşturur. Öğlen yaklaştığında ise isli demlikle çay demlenir, azık yenilir. Azıkta ne mi var? Bir iki domates, bir yumurta, bir çıkı peynir, bir çıkı zeytin ve taze kömbe. Allah’a hamd olsun bayırda yeme de yanında yat o kadar nefis olur.
       Yazın iş zamanıdır dedik ya çocuklar için bir başka işte keven almak ve tezek toplamaktır. Torbasını keserini alan ya tezek toplar ya da keven alır, bu iş biraz da nispete binince epey çalışılır hani. Bu işler esnasında  ufak tefek kazalarda olmaz değil. Kimi zaman mayına basılır kimi zaman kurumuş diye elini attığın tezek yaş çıkar. Yine karasal iklimin etkisi ve Sivas’ın da o serin havası eklenince yaz akşamlarında maç yapılır veya yollarda gezilir.




SONBAHAR
     Sonbaharda yapılacak pek fazla bir şey olmadığı için çocuklar bu mevsimde pasif olur. Ara ara balık tutulur, mil oynanır ama pek fazla tat alınmaz. Sonbahar mevsiminde hoşumuza giderek, seve seve yaptığımız en önemli iş dağ armudu (çerdo) ve alıç toplamaktır. Alıçlar, armutlar eşeklerle köyün yakın yerlerinden torba torba getirilir. Armutlar, alıçlar dağlarda doğal yollarla büyüdüğü için tadına diyecek yoktur. Bu sebeple sonbaharda çocukların cepleri hiç boş olmaz   sürekli armut, alıç yerler.



KIŞ
         Karın yağması bir anda çocukları sevindirir, yeni bir hayata başlamak gibi algılanır. Çünkü kar o tozu toprağı örterek, çocuklara yeni bir dünya sunar. Bu mevsimde ayak kızakları, oturma kızakları hummalı bir şekilde çalışılarak kaymaya hazır hale getirilir. Köyümüzde dağlık olduğu için kayak yapmaya bir hayli elverişli zaten. İşte bu zamanlarda evden bir çıkarsan akşama kadar dönemezsin. Elleri morarır, yüzleri morarır, ayakları ıslanır yine de asla pes etmez köyümüzün çocukları. Akşam olunca da korka korka eve girer. Yorgun, üstü başı  ıslanmış olarak eve döndüğünde anası da haklı olarak  bir güzel pataklar. Hiç usanmadan, bıkmadan bir kış, kızak üstünde geçirilir. Bunun yanında  belirli bazı tarlalardaki karlar çiğnenerek saha açılır, maç yapmaya hazır hale getirilir. Kar üstünde düşe kalka maç yapılır. Yine kış mevsiminde çocuklar lastik ayakkabının içinde ayakları buz tutmasına, elleri çatlamasına rağmen mil oynar. Çocukluğunu yaşar. Dolayısıyla bir kışta böylelikle son bulur.
      Tabi bu anlattıklarım benim ve emsallerimin çocukluğuydu. Belki önceleri daha farklıydı çocukların yaşamı onu bilemiyorum ama her ne olursa olsun ben geçmişimi, tarihimi, toprağımı, çocukluğumun geçtiği   köyü çok seviyorum ve oralı olmaktan da gurur duyuyorum. Küçükyüreğil Köyü, ismi küçük ama bizde bıraktığı izler büyüktür. Yani sevilmeyi hak eden bir köydür.    Yüce peygamberimizin ‘Vatan sevgisi imandandır.’ Hadis-i Şerifini de anımsarsak söylediklerimin hiçte yanlış olmadığı ortaya çıkar.
                           
                             Köyümün toprağı, burcu burcu kokuyor.
                             Suları tertemiz, berrak berrak akıyor.
                             Dereleri coşmuş, ağacı yeşermişte
                             Küçükyüreğil, şimdi bir başka bakıyor.
 
     Her zaman özlem duyduğum Küçükyüreğil Köyüne ve değerli insanlarına sevgi ve saygılarımla ;                                                                                           
 
                    
 
 İhsan TAMER 
   23 Nisan 2010

 
 
 
kucukyuregil58.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol